24 Ağustos 2024

Savcı hükümlüye karşı

Trump’ın avantajı ise basit cümlelerle herkesin anlayabileceği bir dilde geniş halk kesimlerine hitap edebilmesi. Çoğu zaman yalan söylemekten kaçınmayarak göbeğini kaşıyan Amerikalıların gururunu okşamayı iyi beceriyor.

5 Kasım'da yapılacak ABD Başkanlık seçimlerine üç aydan kısa bir süre kaldı. Bu hafta Chicago’da yapılan Demokrat Parti Ulusal Kongresi'nde Kamala Harris’in adaylığı kabul etmesiyle başkanlık yarışının Trump ile Harris arasında geçmesi resmiyet kazandı.

ABD gerek ekonomik, gerek askeri güç bakımından hala dünyanın bir numaralı ülkesi. Amerikan başkanları sadece ülkelerini idare etmekle kalmayıp küresel düzeyde uluslararası ilişkilerin yönlendirilmesinde de önemli bir rol oynarlar. Eğer bugün ABD İsrail’in arkasındaki desteğini çekecek olsa İsrail’in Gazze’de soykırıma dönüşen saldırılarını ne kadar daha sürdürebileceğini, Ukrayna’ya silah sevkiyatını durdursa Ukrayna’nın Rusya karşısında kaç gün dayanabileceğini tahmin etmek zor değil. Dünya liderleri ABD başkanları ile el sıkışabilmek, ayak üstü birkaç kelime konuşabilmek, ya da aynı fotoğraf karesine girebilmek için birbirleriyle boşuna yarış etmiyorlar. Bu bakımdan 5 Kasım’da yapılacak başkanlık seçimlerini sadece Amerikalılar değil, tüm dünya merakla bekliyor.

Harris ve Trump

24 saatte değişen siyaset

Rahmetli başbakanlardan Süleyman Demirel, “24 saat siyasette uzun zamandır” derken, galiba sadece Türkiye’yi kastetmemiş. Amerikan başkanlık seçimlerindeki tablo durmadan değişip duruyor. Çok değil, iki ay önce Biden ile Trump arasında geçecek başkanlık yarışını kimin kazanacağı tartışılıyordu.14 Temmuz'da Trump’a yapılan suikast girişiminden sonra, kamuoyu yoklamalarında zaten önde giden Trump’ın kendisine karşı girişilen suikasttan yara almadan kurtulmasını istismar ederek arayı daha da açacağı iddia edildi. 22 Temmuz’da Biden adaylıktan çekilerek yardımcısı Kamala Harris’i işaret ettiğinde de, zaten 4 yıl boyunca düşük bir profil sergileyen Harris’in kalan kısa sürede bu farkı kapatamayacağını öne sürenler çoğunluktaydı. Ama bugün gelinen noktada aralarında Economist, New York Times gibi saygın yayın organlarının da yer aldığı 100 büyük kuruluşun yaptığı son anketlerin ortalaması, Kamala Harris’in 3 puan öne geçtiğini gösteriyor.

Amerikan başkanlık seçimleri nasıl işliyor?

Amerikan başkanlık seçimleri bir yıla yaklaşan uzun bir süreç. Seçim yapılacak yılın başında adaylıklarını açıklayanlar, kampanya ekiplerini belirleyerek turlamaya başlıyorlar. Yılın ilk yarısı içerisinde partiler eyalet bazında ön seçimler (primary) düzenliyor.(Sadece Iowa eyaletinde ön seçim yerine yoklama (Caucus) yapılıyor. Adaylıkların kesinlik kazandığı ulusal parti kongreleri tam bir şölen havasında geçiyor. Ses ve ışık oyunlarıyla renkli görüntülere sahne olan toplantı salonlarında, partili Hollywood sanatçılarına, ünlü müzisyenlere, televizyon yıldızlarına rastlamak mümkün.

Seçim günü geldiğinde seçmenler başkan adayları için değil, başkanı belirleyecek 538 kişiden oluşan ”seçici kurulu“ (electoral college) seçmek için oy kullanıyor. Başkan seçilebilmek için seçici kuruldaki delegelerden en az 270’inin oyunu almak gerekiyor. Seçmenden en fazla oyu almak mutlaka seçimi kazanmak anlamına gelmiyor. 2016 yılındaki başkanlık seçimlerinde demokrat aday Hillary Clinton rakibi Trump’tan 3 milyon daha fazla oy almasına rağmen başkan seçilememişti.

Genellikle Kasım ayı başında yapılan seçimleri kazanan yeni başkanın yemin ederek koltuğuna oturması ise müteakip yılın ocak ayının ikinci yarısını buluyor. Sistem biraz karışık görünse de yıllardır herhangi bir aksaklığa yol açmadan tıkır tıkır işliyor.

Sonuçları belirleyen salıncak eyaletler

ABD 50 eyaletten oluşan federal bir devlet. Ancak bunlardan bir iki sapma olsa da yaklaşık 43-45’i hep aynı partiye oy kullanıyor. “Doktor ne yerse yesin” dedi misali adaylar ne yapsa ne etse bu eyaletlerin oyları kolay kolay değişmiyor. Seçim sonuçlarını “salıncak eyalet” veya “muharebe alanı eyaleti” diye nitelendirilen Pensilvanya, Kuzey Carolina, Wisconsin, Michigan, Arizona, Nevada ve Florida eyaletleri belirliyor, seçim mücadelesi bu yedi eyalette yoğunlaşıyor.

5 Kasım seçimlerinin özellikleri

5 Kasım seçimleri, kim kazanırsa kazansın bazı ilklere de sahne olacak. Demokratlar kazanırsa Kamala Harris ilk kadın başkan olarak tarihe geçecek. Trump kazanırsa bir dönem ara verdikten sonra yeniden seçilen ilk başkan olmak niteliği kazanacak.

Trump 80’ine merdiven dayamış. Harris ise 59 yaşında. Bir ay öncesine kadar Trump, Biden’ı yaşı dolayısıyla bunaklıkla suçlarken, bugün yaş faktörü kendi aleyhine işlemeye başladı.

Bu seçimlerde kadınların oyları ayrı bir öneme sahip olacak.Trump eylem ve söylemleriyle tam bir homongolos (kadın düşmanı) olarak biliniyor. Trump’ın atamış olduğu yargıçların oylarıyla Yüksek Mahkeme, bir süre önce ana rahminde döllenmiş bir yumurtaya dokunulamayacağına hükmetti. Kadınlar büyük bir tedirginlik içerisinde. Anketlerde Harris siyahi kadın seçmenler arasında yüzde 90’lara ulaşan bir üstünlük sağlıyor.

Trump’ın avantajı ise basit cümlelerle herkesin anlayabileceği bir dilde geniş halk kesimlerine hitap edebilmesi. Çoğu zaman yalan söylemekten kaçınmayarak göbeğini kaşıyan Amerikalıların gururunu okşamayı iyi beceriyor. Televizyonlardaki tartışmalarda genellikle rakiplerine üstünlük sağlıyor. Ne de olsa o eski bir televizyoncu, o bir “showman”.

Slogan savaşları

Trump 2019 yılındaki seçim kampanyasını “Amerikayı tekrar muhteşem yap” (MAGA) sloganı üzerinden yürütmüştü. “MAGA” Amerikan politika söyleminde artık bir marka haline geldi. Bu kere de kampanyasının temelini aynı slogan üzerine kurduğu anlaşılıyor. Biden Trump'ı mağlup ettiği son seçimlerde “Yeniden daha iyisini inşa et” sloganını (BBB) kullanmıştı. Bu seçimlerde Kamala Harris’in hangi sloganı kullanacağı netlik kazanmadı.

Trump 30 Mayısta yargılandığı New York mahkemesince kendisine isnat edilen 34 suçlamanın 34’ünde de suçlu bulundu. Hukuk dili itibariyle bir hükümlü. Kamala Harris'in meslek hayatı ise hep savcılıkla geçmiş. Harris 6 Ağustosta Philadelphia’da yaptığı bir konuşmada savcılık döneminde çok sayıda kadın istismarcısını, dolandırıcılıkla para kazananı, yalan beyanda bulunanı hapse attırdığını, Trump gibilerini iyi tanıdığını söyledi. Chicaga'daki demokratların ulusal Parti kongresinde yayınlanan videolarda Harris’in savcılığı ve Trump’ın hüküm giymiş olması öne çıkarılıyor.

“Savcı hükümlüye karşı”. Neden güzel bir slogan olmasın?

Hasan Göğüş kimdir?

Hasan Göğüş, 1953 yılında Gaziantep'te doğdu. 1976'da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu.

Diplomatik kariyerine 28 Nisan 1977'de başladı. Yurtdışında sırasıyla Yeni Delhi Büyükelçiliği'nde ikinci kâtip, BM Cenevre Ofisi nezdinde Türkiye Daimi Temsilciliği'nde başkâtip, Londra Büyükelçiliği'nde müsteşar, AGİT'te Daimi Temsilci Yardımcısı olarak çalıştı.

Dışişleri Bakanlığı merkezde; Müşterek Güvenlik İşleri, Savunma Anlaşmaları ve Uygulama dairelerinde ikinci kâtiplik, müsteşar özel kalem müdürlüğü, Bağımsız Devletler Topluluğu Genel Müdürlüğü'nde Orta Asya Daire Başkanlığı, AGİT Silahların Kontrolü ve Silahsızlanma Genel Müdür Yardımcılığı, Çok Taraflı Siyasi İşler Genel Müdürlüğü ve Avrupa Birliği ve Avrupa ülkeleriyle ikili ilişkilerden sorumlu Müsteşar Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Merkezdeki son görevi sırasında Türkiye-Hollanda ilişkilerine katkılarından dolayı Hollanda Kraliçesi Beatrix tarafından "Oranje- Nassau" nişanı ile ödüllendirildi.

Büyükelçi olarak Türkiye'yi sırasıyla Yeni Delhi, Atina, Viyana ve Lizbon'da temsil etti. 23 Ekim 2018'de Dışişleri Bakanlığı'ndan emekliye ayrılan Hasan Göğüş, Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütü Danışma Kurulu ve Okan Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyeliklerini sürdürüyor, T24'te dış politika konusunda yazılar yazıyor.

Hasan Göğüş'ün ayrıca 42 yıllık meslek anılarını derlediği, Doğan Kitap'tan yayımlanmış "Zor Başkentlerde Diplomasi" ve köşe yazılarını topladığı İdeal Kitap'tan yayımlanmış "Diplomasi Yazıları" isimli iki kitabı bulunmaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları

Nerede kaldı Avrupa Birliği’nin ortak dış ve güvenlik politikası?

Bugün gelinen noktada AB’nin ortak bir dış politikasından bahsetmek mümkün değil. Kıbrıs ve Yunanistan’la ilişkiler babında Türkiye’yi kınamak haricinde hiçbir konuda ortak politikalar üretilemiyor. İsrail’in Gazze’deki katliamları, Suriye, Ukrayna gibi Avrupa güvenliğini doğrudan ilgilendiren sorunlarda sessiz kalıyorlar. Esasen uzun bir süredir can çekişmekte olan ortak dış ve güvenlik politikasına 1 Temmuz’da AB dönem başkanlığını devralan Orban’ın Macaristan’ı son noktayı koydu

Suriye sarmalında kırk yıllık kani olur mu yani?

Türkiye’nin işi o kadar kolay değil. Suriye’nin Afganistanlaşması, Güneyimizin Peşavirleşmesine yol açabilir. HTŞ’nin içerisinde çok sayıda cihatçı gruplar yer alıyor. Bu grupların HTŞ’ye egemen olması halinde YPG/PYD’nin terör koridorunu önleyelim derken güney sınırlarımızda HTŞ’nin oluşturacağı bir terör koridoru ile karşılaşmamız pekâlâ mümkün

Kadınların fendi Netanyahu’yu yendi

Kamuoyunda “Lahey’i basma yasası” olarak da bilinen “Amerikan Askeri Personelini Koruma Yasası”, (ASPA) ayrıca Amerikan askerlerini kurtarmak için ABD’nin her türlü önlemi alabileceğine ilişkin hükümler içeriyor. Trump yönetimi devraldığında hasbelkader bir Amerikan askeri UCM’lik olursa, maazallah, Trump bu yasaya dayanarak Lahey’i “cehenneme çevirmeye” kalkışabilir

"
"